Kuş Bakışı İstanbul

bogazici_koprusu_4_jpgDünyanın en küçük denizi olan Marmara Denizi kıyıları boyunca uzanan meskun yerler, şehrin ulaştığı boyutların büyüklüğünü gösterir. Eski Şehir 22 km surların çevrelediği üçgen bir yarımadanın 7 tepesi üzerine yayılmıştır. Burası Byzantion, Yeni veya İkinci Roma, Konstantinopolis veya Polis adları ile anılmış tarihi yerleşimdir. Marmara ve Haliç surları zaman içinde, kısmen yok olmuş, kara tarafı esas surlar ise nispeten korunarak günümüze gelebilmiştir.

 

Üçgen yarımadanın geniş batı kenarı kara surları, iki yanı deniz surları, uç doğu noktası da Topkapı Sarayı sahilleridir.

Burası 7 tepenin en geniş ve uzun olanı, ilkidir. Saray şehir içinde şehir gibi, surla çevrili, muazzam bir kompleks yapı olup zengin, çok önemli eserlerin sergilendiği bir müzedir. Festival günlerinin eşsiz mekanı Aya İrini ve benzerleri arasında önemli ve tek olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri sarayın ilk avlusunda yer alırlar. Dünyanın 8. Harikalarından Aya Sofya Müzesi, güzelliği şöhreti kadar etkili Sultan Ahmet Camii, Roma Hipodromu, Yerebatan Sarayı Sarnıcı birinci tepenin düzlüğünde bulunurlar.

İkinci tepe en eski, en büyük “Kapalı Çarşı”nın mekanıdır. Nuruosmaniye Camii, şehrin Roma başkenti olması armağanı Çemberlitaş Sütunu buradadır. Üçüncü tepede Süleymaniye, dördüncü de Fatih Camileri yükselirken, iki tepe arasında Roma devri su kemeri uzanır. Şehzade Camii ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi de burada bulunur. Eskiden şehrin su ihtiyacını karşılayan devasa Roma devri açık sarnıçları daha yüksekteki diğer tepelerdedir. Sultan Selim Camii beşinci, Kariye Müzesi de altıncı tepenin yamacında yer alır. Bu tepelerin sırtlarından geçen, Ayasofya meydanından başlayıp, kollara ayrılarak sur kapılarına ulaşan yollar, Roma güzergahlarını takip ederler. Batıda sınır çizen, üç sıra tahkimli kara surları, Roma askeri mimarisinin en görkemli örneğidir. Surlar kuzeyde, Eyüp’te Halice ulaşır. Semte adını veren Eyüp Sultan camii, şehirde ilk inşa edilen cami olarak bilinir.

Haliç 8 kilometre uzunluğunda dar, boynuz gibi kıvrık bir körfezdir. İstanbul’un benzersiz ve şahane silueti en güzel şekilde denizden, Asya kıyılarından ve Haliç girişinden hareket eden vapurlardan seyredilebilir. Haliç’te temizlenme özlemi giderilmiş, balıkları geri dönmüş ve etrafını saran park ve bahçeleri seyretmekte, kalan tersanenin sularından götürülmesini beklemektedir. Ortodoks Patrikhanesi ve küçük, şirin Bulgar Kilisesi bu civara yerleştirilen eski Galata köprüsü ile karşı sahile bağlanmışlardır. Burada yer alan Koç ailesinin enteresan yeni müzesi değişik objeler sergilemektedir. Haliç 2003 yılında açılan Türkiye’nin harika eserlerinin maketler parkı mini dünyalar ile yeni bir seyir mahalli kazanmıştır.

Galata bölgesi ve uzantısı Beyoğlu (Pera) eski şehirden farklı görünümlere sahiptir. Sembolü Galata Kulesi olan bu semt yokuşlu sokaklarla yukarı sırtlara, Beyoğlu’na yol verirken, yapıldığı devrin özelliklerini koruyan, 100 yıl evvelki Avrupa tesirli mimari mirasını dış görüntü ile yaşamaktadır. Avrupa’nın ikici eski metrosu Tünel, halen “en kısa” metro olma unvanını korumaktadır. Tünelin üst ucu İstiklal Caddesi’nin başlangıcıdır. Eski tramvayların tekrar servise konulduğu yalnız yayalara açık cadde, Cumhuriyet devrinde konsolosluklara tahsis edilen eski elçilik binaları ile çevrilidir.

Divan Edebiyatı Müzesi Tünel de, Mevlevi Tekkesi (18 yy).olan güzel bir yapıdadır. Cadde yarılarında meşhur Galatasaray Lisesi, karşı sırada da Çiçek Pasajı renkli, otantik restoranları, balık ve meyve pazarı bulunur. Sinemalar, tiyatro, kafe, lokanta ve eğlence yerleri ile yan, yana sıralanarak Taksim meydanına ulaşan cadde eski parlak, hareketli, daima kalabalık gün ve gecelerinin özlemine yeniden kavuşmuştur. Türk Kurtuluş Savaşını, Atatürk ve arkadaşlarını sembolize eden, göz okşayan abide Taksim meydanını süslemektedir. Yeni metronun ana terminali meydanın altında, Atatürk Kültür Merkezi de kuzeyde yer almaktadır.

5 yıldızlı Hyatt ve Intercontinental otelleri Taksim parkındadır. İstanbul Hilton Oteli de buradadır; sınıfında Türkiye’de yapılan ilk otel olan Hilton (1955) halen en meşhur ve en iyi olma özelliğini korumaktadır. Radyo Evi, türünün en zenginlerinden olan İstanbul Askeri Müzesi, Lütfü Kırdar Kongre Sarayı, Açık Hava Tiyatrosu da bu civardadır. Kuzeye doğru, küçük butiklerin sıralandığı, resim ve sanat galerinin yaygın bulunduğu, daima hareketli Nişantaşı ve Şişli kesimleri yer alır. Daha da kuzeyde, Etilerde ve Büyükdere Caddesi boyunca uzanan plazalarda yer alan modern alış-veriş merkezleri, İstanbullulara ve şehrin ziyaretçilerine yeni ve büyük boyutlarda imkanlar sunmaktadır. Bu civara inşa edilen yüksek binalar şehrin siluetine farklılık kazandırmıştır.

Yenilenen Galata Köprüsü üzerinden Sanat Tarihi’nin en güzel abidevi eseri olan Süleymaniye Camisi’nin muhteşem ve görkemli görüntüsünün seyri doyumsuzdur. Valide Camii ve Mısır Çarşısı köprünün karşısına yerleşmiştir. Başlangıçta baharatçı esnafı için tesis edilen çarşı, 100 dükkanı ile şehrin ikinci büyük ve hareketli mahallidir. Orijinal dükkanlar yanında çeşitli mallar ve kuruyemiş satanlar, dışarıda da balıkçılar ve meyveciler, çiçekçiler sıralıdır. Köprü yanındaki iskelelerden karşı, Asya kıyılarına, Üsküdar ve Kadıköy’e, Boğaziçi’ne veya Adalara düzenli vapur seferleri yapılır. Kayıklarda tarihi kıyafetler eşliğinde satılan balık-ekmek, eşsiz İstanbul manzarasına karşı yenir ve şiirlere, şarkılara konu olur. Eski şaşalı Orient Ekspresi günlerinin hayali ile yaşayan ve büyüleyici mimarisiyle Sirkeci Tren İstasyonu, yapımı tamamlanmak üzere olan Marmaray Projesi ile yeniden hayat bularak eski ihtişamlı günlerine kavuşacaktır. Bu bölgedeki Sepetçiler Kasrı uluslararası basın mensuplarına hizmet verirken, Sirkeci Tren İstasyonu önünden tepeye tırmanan ünlü Bab-ı Ali yokuşu İstanbul Valiliği’ne giden tarihi bir caddedir.

Tophane ile Galata Köprüsü arasında uzanan rıhtım yalnız turist gemilerine tahsis edilmiştir. Nisan ayında başlayan seferler ile Ekim sonuna kadar süren sezonda şehre milyonlarca gezgin gelir. Tophane binası şehrin sanat hayatına hizmet veren bir galeri olarak yeniden düzenlenmiştir. Bu semtin ilerisinde Dolmabahçe Sarayı ve Camisi Boğaziçi kıyısını birer mücevher kutusu gibi süslerler. Sarayın arkasında, yamaçta 5 yıldızlı Swiss otel yükselir. Buradan karşı kıyıdaki Üsküdar ve Çamlıca tepelerinin ve batıda Topkapı Sarayı ile Ayasofya’nın güzellikleri görünür.

Boğaziçi, Karadenize doğru nehir gibi kıvrıla, kıvrıla uzanırken, 30 kilometrelik boyu ancak uçaktan seyredilebilir; kıyılarından ise her burunu dönünce değişen, göl manzaralarına sahiptir. Sahiller; saraylar, camiler ve yalılar ile süslü yamaçlar ve tepeler, denizin rengine yansıyan yeşilliklerle kaplıdır. Eski Hisarlar ve modern 2 asma köprü tabiatın bu güzelliğine şahitlik ederler. Beyaz martılar, beyaz vapurları takip eder. Yatlar, gemiler lacivert sularda süzülürken, bir burunun ötesinden, kara hayaletler gibi görünen dev tankerlerden biri, Karadeniz’den getirdiği tehlike dolu petrol yükü ile bu, dünyada bir benzeri daha olmayan güzel suyolunu, boru hattı gibi, ancak tehditler saçarak, aşmaya çabalayabilir.


Geceleri suları pırıltılar ile oynaşan Boğaziçi’nin kuzey kesimleri daha çok yeşilliklerle sarılıdır.
Anadolu yakasının kuzeyinde yer alan Beykoz, yeşil ve mavi tonlarının ahenk içinde yansıdığı doğal güzellikleriyle ünlü bir ilçedir. Tarihi Onçeşmeler, Beykoz Camii, Beykoz Korusu, Beykoz Parkı, Beykoz Hamamı, Beykoz Fidanlığı ve terihi ahşap evleri ile süslü dar sokaklar bu güzellikler içerisinde zikredilmesi gerekenler arasında gelir. Ayrıca Anadolu Hisarı, Küçüksu Kasrı, Anadolu Kavağı’ndaki Yoros Kalesi ve Musa Aleyhisselam döneminde yaşayan Yuşa Peygamberin kabri de Beykoz sınırları içinde yer alır. Beykoz’un karşı yakasında yer alan İstinye, Yeniköy, Tarabya ve Sarıyer semtleri de doğal güzelliklerle ve Boğaziçi’nin eşsiz kokusuyla dolu yaşanası semtlerdir.

Üsküdar Asya’dan gelen yolların son durağı olarak gelişmiş tarihi bir semttir. Avrupa’ya en kısa geçiş noktası Üsküdar, güzel camilerle bezelidir. Çamlıca tepelerine giden sırtlar selvi ağaçları ile kaplı, eski-yeni mezarlıklarla dolu; Büyük Çamlıca Tepesi, park içinde manzara seyir noktası olarak bütün şehre hakim bir mesire yeridir. Sahilde uzanan yoldan güzel Kız Kulesi ve İstanbul yarımadası eserleri, bütün haşmetleri ile seyredilerek Kadıköy’e varılır. Şehrin en büyük eski binası Selimiye Kışlası veya batıda bilinen adı ile Florence Nightingale Hastanesi, Haydarpaşa Lisesi iken üniversiteye bırakılan güzel yapı ve Prusya mimari üslubundaki Haydarpaşa Tren Garı bu bölgenin karakteristik yapılarıdır. Kıyı boyu şehrin ticari liman tesisleri uzanır.

Kadıköy, efsanelerde civardaki ilk yerleşim yeri olarak anılır. Tipik çarşısı, güzel Moda koyu, Fenerbahçe Parkı ve marinaları, modern Bağdat Caddesi ile meşhur, asude bir semttir. İmar faaliyetleri sonunda eski şahane, bahçeli köşk ve konaklarının bir kısmını kaybeden merkezde, şehrin en modern ve büyük alış-veriş galerileri yer alır.

Adalar İstanbul’un sayfiyesi olma özelliğini titizlikle koruyan yerlerin ilk sırasında yer alırlar. Adalara ulaşım deniz otobüsleri ile süratlenmiş ise de oradaki tek vasıta faytonlardır. Yazlık evler, bakımlı güzel bahçeler iskelelere yakın yerlerdedir. Baharlarda ve yaz boyu gezilmesi moda olan, çamlıklarla örtülü adalar kış mevsimi ıssızlaşırlar. Her mevsimi ayrı güzelliktedir. Adalar hafta sonları pikniği ve yüzmek için halkın ve yatçıların rağbet ettiği yerlerdir.